<body>

28 Ocak 2006

Pehlivan Kart


Acaba Amerika'nın Beyzbol kartlarına alternatif olarak
bizler de "PEHLİVAN KART"ları mı yapsak?

Böylelikle bu sporumuz daha popüler hale gelir yeni neslin gözünde,
sporcularımızın da bilinirlikleri artar.

Bu kartlara çeşitli özellikler de yazılabilir hatta belki bir özgeçmiş bile eklenebilir. Gavurun kartlarındaki gibi pehlivanların imzaları olabilir, bakarsınız çok çok tutar sokak aralarında çocuklar bu kartlarla oyunlar oynarlar, takas yaparlar, çok özel kartlar olur, Koca Yusuf'un kartı az bulunur mesela... (coşma yeter:)

21 Ocak 2006

Ayrıştırıcı E-posta Kutusu

Biraz önce farkettim ki, e-posta kutularımıza ne kadar gereksiz yere boş zaman harcıyoruz! Ne zaman e-posta kutumu açıp okumaya kalksam büyük bir karışıklıkla başetmek zorunda kalıyorum. Mesela ReklamYazıları ve Creative Group'tan her gün birçok e-posta geliyor. Bunların arasında ilanların, filmlerin ve başka çalışmaların da olduğu, saklamak istediğim e-postalar da var. Diğer yandan, her gün merak ettiğim konuları araştırıp ve o konuyla ilgili bilgileri de saklamak için e-posta kutuma gönderdiğimde ve bir de buna arkadaşlardan gelen e-postalar ve forward canavarlarının akıl almaz eylemlerini de ekleyince, e-posta kutumla, bu gelenleri ayrı ayrı dosyalara yerleştirmek için inanılmaz bir kavga veriyorum. Diyorum ki, e-posta kutularımızda keşke bütün bu e-postaları dosya türüne göre ayrıştıran ve gelen mailleri o dosya türünün olduğu klasöre koyan bir program olsa ve okumak istediğimiz yazıları, görmek istediğimiz fotoğrafları, izlemek istediğimiz filmleri bulmak için okadar gereksiz yere boş zaman ayırıp da aramasak! Bilgisayar programlarını yazan arkadaşlara duyurulur.

10 Ocak 2006

Mezarlık TV

Haluk Bey'in aşağıdaki yazısına istinaden, aklıma bununla ilgili bir şeyler geldi. Sabuklama desek daha yerinde olur sanırım.
Geçenlerde bir film izledim. Adı The Final Cut. İleri zamanlarda geçen öyküde (bana biraz zamansız bir yer gibi geldi ama), doğduktan sonra çocukların beyinlerine organik bir kamera yerleştiriyorlar. Hiçbir yan etkisi olmayan bu organik madde, tüm hayatı boyunca beyninde kalıyor ve ölene kadar da çıkartılmıyor. Öldükten sonra ise isteğe bağlı olarak aileler, bu organik maddeyi bir montajcıya veriyor ve kişinin yaşadığı tüm güzel anıları montajcıdan montajlamasını ve küçük bir film yapıp aileye geri vermesini istiyorlar. Sonuçta ortaya, tüm günahlarından,kötülüklerinden, yaşadığı olumsuzluklardan arınmış bir kişinin filmi çıkıyor. Film, olaya hem etik olarak bakıyor, hem de bunu destekliyor.
Sadede gelecek olursak; mezar taşlarına ekran yerleştirilsin. Ölen kişinin varolan görüntüleri bu ekranda gösterilsin, hatta onu seven kişilerle röportajlar yapılsın. Daha ileriye gidecek olursak, ölen kişinin favori müzik klipleri, filmleri, belgeselleri, bilumum görsel beğenisi, ne varsa bunlar yayınlansın. Kişi, öldükten sonra da yaşatılsın, oraya gelenler de bunları izleyerek anıları yad etsin falan filan.
Kendisini ziyaret edenler de eğlensin, eğlenirken kişiyi hatırlasın, ikisi birlikte eğlenmeye devam etsinler. Bu şekilde üzüntüden uzaklaşılır, yaşanılan anılar hatırlanır, kişi mezarlıktan mutlu ayrılır.
Olamaz mı? İleride belki...

09 Ocak 2006

Mezarlıkların hali...

ODTÜ'ye derse gidip gelirken, Ankara'nın Karşıyaka mezarlığı civarından geçiyorum. Mezarlık tepelere kadar uzanmış. Ve ortaya, af buyrun, iğrenç bir görüntü çıkmış : Sıkış tıkış, yerden yukarı yukarı, anlamsız mermer kutular ! Yamaçlara kondurulmuş dizi dizi sakillikler. Ancak, sorun Ankara'ya has değil. Her kentimizde bu böyle.

Görüntüdeki biçimsizliğin ve zevksizliğin yanı sıra neden anlamsız bulduğumu tanımlamaya çalışayım : Ölenlerimizi zaten belli bir derinlikte, toprağa gömüyoruz. Üzerine inşa edilen gecekondu mantıklı ve kılıklı mermer kutuların, yakınlarımızın derinlerde yatan kalıntıları arasında hiç bağlantısı yok. Zaten, üzerine ne kadar titrerseniz titreyin, bir süre sonra berbat bir hâl alıyor o derme çatma inşaat karikatürleri. Kirleniyorlar, kırılıyorlar, çatlıyorlar, ek yerlerinden dağılıyorlar. Mezarcınızın (!) ilk inşaat sırasında çevrenizde olduğu pervane tavırdan da eser kalmıyor. Herhangi bir bakımı, temizliği, tamiratı yaptırmaya kalktığınızda ya adamı bulamıyorsunuz ya inanılmaz fiyatlar söylüyor. Verdiği sözleri tutmuyor ve bütün bunlardan asla utanmıyor. Sektörleri kimsenin ilgi ve düzenlemesi altında olmadığı için de, ne kakalarlarsa öyle gidiyor.

Şimdi projem, hatta buna önerim demeliyim aslında, şu : Mezarlarımızı, eski Türk/Selçuklu zamanlarındaki gibi, toprağa dikilen tek bir anı taşıyla yapalım artık. O pis kutu kutu görünümden kurtulalım. Çiçeklendirmeyi, çimlendirmeyi, güzelleştirmeyi, doğallığı toprak zeminde yapalım. Mezarlıklarımız genelde sakin ve estetik bir görünüme kavuşsun. (Batı ülkelerinde bu yönde uygulamalar yaygın.)

08 Ocak 2006

Her çevre birimini çalıştıracak program

Tarayıcı, yazıcı, web kamerası vb şeyleri çalıştırmak için ayrı ayrı programlara veya driver'lara ihtiyaç duyulması ve bunların her birinin başka türlü bir pencerede çalışması ne sinir değil mi sizce de ? Değil diyebilirsiniz tabii ama benim için için hayalini kurduğum şey, bütüüüün bu şeyleri tek kolla çalıştıracak evrensel bir program veya driver...

Lütfeeen ! Biri kafaya taksa eminim oturup yazabilir bunu. Şirketler bundan hoşlanmaz muhtemelen ama bilgisayarların özgürlüğü için gerekli bence.